SUSKUNLARIN ÖFKESİ: YILLARIN BİRİKTİRDİĞİ “YETER ARTIK” NOKTASI

Bir ülkenin en tehlikeli sessizliği, öfkesini dışa vuramayan insanların biriktirdiği sessizliktir. Bugün suskun kitle konuşmuyorsa, bu sessizliğin sebebi korku değil; artık sözün bir işe yaramadığına olan inançtır. Sessizlik Sandıkları Kadar Masum Değildir Bu ülkede herkes konuşuyor gibi görünüyor ama aslında büyük bir çoğunluk susuyor. Susuyor, çünkü konuşunca değişen bir şey olmuyor. Susuyor, çünkü itiraz edenin sesini duyan yok. Susuyor, çünkü yoruldu. Ama bu suskunluğun içinde öyle bir gerilim var ki, bir gün patlarsa kimse “Ben bunu tahmin etmemiştim” deme lüksüne sahip olmayacak. Toplum, bazen bağıra bağıra değil; içten içe sessizleşerek öfkelenir. İşte bugün tam da o günlerden geçiyoruz. “Sessizlik, Kabulleniş Değil; Biriken Bir Hesaptır” İnsanlar artık tartışmak istemiyor. Bir şey anlatmak da istemiyor. Kendini ispatlamak, derdini açıklamak, hak aramak… Bunların hiçbiri eskisi kadar anlamlı gelmiyor. Çünkü herkesin zihninde aynı cümle dolaşıyor: “Bunca yıldır konuşuyoruz da ne oldu?” Bir ülkede insanlar; Hak gaspına ses çıkarmamaya, Adaletsizliğe göz yummaya, Haksızlığa ‘neyse’ demeye, Geleceğini umursamamaya başladıysa… Bu, kabulleniş değil; çözülemeyen bir hesabın sessizce birikmesidir. Bugün insanlar konuşmuyor çünkü biliyorlar ki konuşmak faturayı düşürmüyor, fiyatları indirmiyor, kirayı hafifletmiyor, adaleti getirmiyor. Sessizlik, sandıkları kadar zararsız bir alan değil; içinde büyüyen bir “yeter artık” var. “Öfke Artık Sokakta Değil; Evlerin İçinde Büyüyor” Bir ülkenin gerçek tansiyonu sokakta değil, evlerin içindedir. Çay bardağı masaya biraz sert konuyorsa, tansiyon oradadır. Akşam haberleri izlenmiyorsa, öfke oradadır. Marketten dönen biri sessizce sandalyesine çöküyorsa, gerçek kırılma oradadır. Eskiden sokaklarda duyulan öfke şimdi evlerin içinde yankılanıyor. Çünkü insanlar öfkesini bağırarak değil; içine susarak yaşıyor. Bu öfke; Her ay farklı fiyat etiketine bakanların öfkesi, Evladının geleceğini planlayamayan anne babanın öfkesi, Mezun olup iş bulamayan gençlerin öfkesi, Emek verip karşılığını alamayanların öfkesi… Ama en büyük öfke şudur: İnsanların değer görmediğini hissetmesi. Bir ülkede vatandaşın değeri azaldıkça, suskunluğun içindeki öfke büyür. “İçine Atmak Biriktirir, Birikmek Patlatır” İnsanı en çok yoran şey yaşadıkları değil, söyleyemedikleridir. Bu ülkede insanların içinde biriken şey tam da budur: Söyleyememek. Bugün koca bir toplum; Ekonomik çöküşü içine atıyor, Adaletsizliği içine atıyor, Haksızlığı içine atıyor, Yoksulluğu içine atıyor, Torpil düzenini içine atıyor, Gelecek kaygısını içine atıyor… İçine atılan her şey birikir. Ve hiçbir şey sonsuza kadar birikmez. Fatura bir gün öyle bir çıkar ki, kimse “Nereden geldi bu?” diyemez. Çünkü yıllardır geliyordu; sadece kimse duymuyordu. Toplumsal patlamalar bağırarak değil; sessizce biriken öfkenin geri dönüşü olmayan noktaya varmasıyla başlar. “Sözün Bittiği Yerde Karar Başlar” Bugün bu toplum konuşmayı bıraktıysa, bu kötü bir şey değildir. Tam aksine, bu en tehlikeli sessizliktir. Çünkü konuşmak, hâlâ umut olduğunun göstergesidir. Suskunluk ise insanların içinden “Ben artık kendi yoluma bakarım” dediği andır. Bir insan konuşmayı bırakırsa, geriye tek bir şey kalır: Karar. Ve toplumun verdiği kararlar her zaman kuru kalabalığın çığlığından daha güçlüdür. Sessiz çoğunluk bir gün “Yeter artık” dediğinde, hiç kimse onu durduramaz. Bugün o kararın hazırlık evresindeyiz. Hiç kimse sanmasın ki bu toplum korktuğu için susuyor. Hayır. Bu toplum sözün işe yaramadığına inandığı için susuyor. Öfkenin Değil, Sabır Tükeniyor Suskunların öfkesi hep sanıldığı gibi bağırarak ortaya çıkmaz. Bazen öfke, sadece bir karar anına dönüşür. Çünkü bu ülkede insanlar artık öfkeli değil; yorgun. Öfkeli insan bağırır; yorgun insan vazgeçer. Vazgeçen bir toplum ise asıl kırılmayı başlatır. Sessizlik bugün bize şunu söylüyor: “Biz bağırmıyoruz ama duyun: Böyle yaşamaktan bıktık.” Bu yazı, işte o duyulmayan öfkenin tercümesi olsun. Uzman Gazeteci/Yazar Hakan Dikmen
Benzer Videolar