İsrail ordusunun içinden gelen işaretler, çatışmaların uzaması halinde ordunun sadece sahada değil, iç dinamiklerinde de derin bir erozyonla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Son aylarda artan intihar vakaları, rezervist ve aktif birliklerde duyulan umutsuzluk ve parlamentoda yürütülen acil tartışmalar, ordunun psikolojik çöküşe doğru sürüklendiğine dair ciddi uyarılar içeriyor.
İç soruşturmalar ve üst düzey raporlar, son dönemdeki asker intiharlarının büyük çoğunluğunu savaşın yarattığı psikolojik travmaya bağlıyor. Askerlerin uzun süreli görevler, şiddetli savaş koşulları ve savaş meydanında karşılaştıkları ağır görüntülerin ruh sağlığı üzerinde doğrudan etkisi olduğu tespit edildi. Bu bulgular, askeri iç soruşturmaların ve bağımsız haber analizlerinin ortak noktası haline geldi.
IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri), 2025 ortası itibarıyla bazı intihar verilerini kamuoyuyla paylaşmak zorunda kaldı; yıl içinde bildirilen vakalar ve artan intihar eğilimi ordunun liderliğini harekete geçirdi. Yetkililer, askerlere ve rezervistlere yönelik psikolojik destek ağlarını genişletme taahhüdünde bulunduğunu açıklasa da uzmanlar ve eski görevli psikiyatristler, mevcut önlemlerin yetersiz kaldığını belirtiyor.
Saha raporları ve medya haberleri, askeri moraldeki çöküşe dair ilginç ve ürkütücü ifadeler içeriyor: Bazı asker grupları arasında “bu savaş bitmezse intihar, pes etme konuşmaları” düzeyinde ifadeler yayıldığı, sosyal medyada ve kapalı asker sohbetlerinde umutsuzluk ve çaresizlik ifadelerinin arttığına dair paylaşımlar ve görsel kayıtlar bulunuyor. Bu tür ifadeler, profesyonel değerlendirmeye göre moral ve ruh sağlığı krizinin yalnızca istatistiksel değil, kültürel ve toplumsal bir yansımaya sahip olduğunu gösteriyor.
Savaşın uzamasıyla birlikte ordunun işe alım, seferberlik ve rezerv sistemlerinde de yıpranma işaretleri görülüyor. Geniş bir kesim—özellikle rezervistler—sürecin stratejik meşruiyeti, sivil kayıplar ve hükümet politikaları konusunda derin şüphe taşıyor; kamuoyunda ve ordunun içindeki muhalif sesler, hükümetin politikalarını açıkça eleştiriyor veya görev çağrılarını sorguluyor. Bu iç muhalefet, ordunun saha kabiliyetinden bağımsız olarak moral bütünlüğünü zedeleyebilir.
Knesset’te intihar önleme ve askerlerin ruh sağlığı konuları acil gündem maddesi haline geldi; ilgili komiteler, ordunun psikolojik destek kapasitesinin artırılması, görev dönüşü bakım programlarının güçlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin yasalaştırılması için oturumlar düzenliyor. Parlamenter tartışmalar, sorunun sadece askeriyeye ait olmadığını, sosyal hizmetler, sağlık sistemi ve hükümet politikalarının da sorumluluk taşıdığını ortaya koyuyor.
Ailelerin anlattıkları ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarının raporları, travmanın nesiller arası etkileri olabileceğine işaret ediyor. Psikiyatrik destek eksikliği, uzun bekleme süreleri ve stigma; askerlerin yardım arama eğilimini azaltıyor. Uzmanlar, savaş sonrası döneme yönelik kapsamlı rehabilitasyon programlarının şimdi planlanıp uygulamaya konulması gerektiğini, aksi halde daha geniş bir toplumsal travmanın kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Gerçek bir sağlık krizi: Birkaç bağımsız ve resmi rapor, asker intiharlarında artış olduğunu, bunun doğrudan savaşın yarattığı travmayla ilişkilendirildiğini gösteriyor.
Moral ve itaat arasındaki çatlak: Ordunun içinde, siyasi kararlara ve savaşın sürdürülebilirliğine dair sorgulamalar açıkça yükseliyor; bu durum, asker-yönetim ilişkisinde yeni riskler doğuruyor.
Önlemler yetersiz kalırsa risk büyür: Uzmanlar, savaş sonrasına yönelik planlamanın ve acil ruh sağlığı tedbirlerinin hemen genişletilmemesi halinde intihar dalgasının ve uzun vadeli sosyal yaraların artacağı uyarısını yineliyor.
İsrail ordusunun içinden yükselen “umutsuzluk” söylemleri tek bir ülkenin meselesi olmaktan çıkmış durumda; bölgesel güvenlik, insani durum ve uluslararası sorumluluklara dair geniş yelpazede etkileri olacak bir toplumsal kırılmanın habercisi olabilir. Bu haber, yalnızca rakamları rapor etmekle kalmıyor; savaşın insan üzerindeki bedelini, sahada görev yapan bireylerin yaşadığı içsel yıkımı ve devlet ile toplumun bu yıkımı önlemek için acil olarak hangi adımları atması gerektiğini sorguluyor.
Sadakat Haber olarak, bu konuda daha fazla belge, tanık ifadesi ve aile hikâyesi derlemeye devam edeceğiz. Kamuoyunun ve karar alıcıların önceliği, sahadaki askerlerin yalnızca fiziksel güvenliğini değil, ruhsal bütünlüğünü de korumak olmalıdır.
GÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
20 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce