MUHSİN YAZICIOĞLU DOSYASI: NEDEN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ?
MUHSİN YAZICIOĞLU DOSYASI: NEDEN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ?
25 Mart 2009 tarihinde Kahramanmaraş’tan Yozgat’a gitmek üzere havalanan Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişi, bindiği helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Ancak düşen yalnızca bir helikopter değil, Türkiye’nin temiz siyaset umudu ve millet vicdanıydı. 16 yıl geçmesine rağmen cevaplanamayan sorular, kaybolan belgeler, susturulan tanıklar ve devre dışı bırakılan kurumlar bu olayın bir kaza değil, örtbas edilmiş bir suikast olduğunu gösteriyor.
KAZA DEĞİL, ORGANİZE PLAN
Helikopterin düşüşü sonrası yaşananlar, teknik arızadan çok bir planın parçası olduğunu düşündürdü. Düşen helikopterin enkazına tam 48 saat boyunca ulaşılamaması, sinyal kesicilerin (jammer) çalışmaması, olay yerinden gelen son telefonun kamuoyuna servis edilmemesi ve helikopterin uydudan izlenememesi başlı başına büyük bir şüphe oluşturdu.
İsmail Güneş’in olaydan saatler sonra yaptığı ve Ayağım kırık, helikopterdeyiz, bir kişi ölü gibi…” dediği telefon çağrısı arama kurtarma ekiplerini yönlendirmek yerine, basit bir bilgi olarak görüldü.
TANIKLAR SUSTURULDU, UZMANLAR DIŞLANDI
Olay yerinde görev yapan askeri personelin büyük bölümü yıllar sonra FETÖ’den tutuklandı. Bu da “kazanın” arkasında örgütlü bir yapı olduğu şüphesini artırdı. Dosyada ifade vermesi gereken bazı subayların hiçbir zaman savcılığa çağrılmaması, kazaya ilişkin görüntülerin silinmesi ve helikopterdeki kayıt sistemlerinin imha edilmesi, olayın aydınlatılmak istenmediğini ortaya koydu.
Kazayı araştırmak isteyen BBP yöneticilerine ve bazı gazetecilere baskılar yapıldı. Dosyada bilirkişi raporları bile değiştirilerek etkisizleştirildi.
NEDEN HEDEF ALINDI?
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü kimseyi rahatsız etmeyecek bir liderin ortadan kaldırılması” değil, tam tersine, devleti saran kirli yapılara karşı en ciddi mücadeleyi başlatmaya hazırlanan bir liderin ortadan kaldırılmasıydı.
FETÖ’ye karşı açık ve sert tavır aldı.
ABD’nin BOP planına karşı durdu.
Türkiye’nin milli savunma projelerine sahip çıktı.
Uluslararası güçlere karşı yerli ve bağımsız siyaset vurgusu yaptı.
2010 sonrası Cumhurbaşkanlığı için ciddi kamuoyu desteği toplamaya başladı.
Bu tavırlar, hem küresel yapıları hem içerideki iş birlikçileri rahatsız etti.
ÜSTÜ NASIL ÖRTÜLDÜ?
TBMM Araştırma Komisyonu’nun yetkileri sınırlandırıldı.
2015 yılında yeniden açılan dava, delil yetersizliği gerekçesiyle raftan indirildi.
Helikopterin uydu takip sistemiyle ilgili belgeler kayboldu.
Olay yerine ilk ulaşan ekiplerin ifadeleri çelişkili olmasına rağmen detaylandırılmadı.
İlgili kurumlar arasındaki yazışmalar devlet sırrı kapsamına alındı.
HALK BİLİYOR, DEVLET NEDEN SESSİZ?
Yazıcıoğlu’nun mezarı başında her yıl toplanan on binler, “Bu bir kazaysa, neden hiçbir yetkili hesap vermedi?” sorusunu soruyor. Devletin bazı kurumları dosyaya yıllardır yaklaşmazken, olayın yeniden araştırılması için gelen talepler sürekli reddediliyor.
Türkiye’nin en dürüst liderlerinden birinin ölümü hâlâ adli değil, siyasi bir dosya olarak tutuluyor.
Bu bir kaza değil, derin devletin susturma operasyonudur. Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı, bugün Türkiye farklı bir yerde olabilirdi. Onu susturanlar, yalnızca bir lideri değil, halkın adalet duygusunu da hedef aldı.
Soru açık: Bu suikastın üzerini kim neden örtmek istedi?
Cevap net: Çünkü Muhsin Yazıcıoğlu susturulması gereken bir tehdit değil, uyanması istenmeyen bir milletin sesiydi.
Sky Haber Cemal PEKER