Yıkılan hayallerimiz midir yoksa yarınlarımız mı?
Bir düşünsenize…
Sen kalk yıllar boyunca ana sınıfından itibaren okullarda dirsek çürüt. En az 16 yılını hiç ara vermeden o sıralarda hayattan bihaber yaşa ve eline tutuşturulan bir kâğıt parçası ile git bir bilgisayarın başında oturarak “bu görüşmelerimiz hizmet kalitesi açısından kayıt altına alınmaktadır” diye anons yap.
Hani nerede kaldı çocukluğumuzdan itibaren kurulan hayallerimiz?
Kim çaldı çocuksu pembe düşlerimizi?
Hangi acımasız çarkın arasında, hangi amaçsız bir projeye meze oldu yarınlara ait tasarımlarımız?
Hiç kaleme çaldınız mı; maddi ve manevi olarak neler kaybettik, elde olan ne var diye!
Bir bilgisayarın başında anons yapmak için miydi bu hengâme?
Ve sonrasında büyük bir hayal kırıklığı!
Tarladaki sözde ürün; soyumuzu tüketmek için ayarlanmış biyolojik bir silah, daha çok para kazanma hırsıyla biriler tarafından soframıza bile-isteye konularak yarınlarımızı bağımlı hale getiriyoruz.
Hem de kendi elimizle, kanunlar çerçevesinde…
Cebimizde taşıdığımız ve kulağımızdan ayırmadığımız saatli bombalar gibi…
Parfüm diye üzerimize sıktığımız, tavuk diye aralıksız tükettiğimiz, aramızdaki adam zannettiğimiz sahteler gibiydi her şeyimiz.
Rol kokan ve yalancı olduğu her şeyiyle ön plana çıkan!
Mesleklerimiz kayboldu önceleri; çıraklarımız, kalfalarımız ve sonrasında da bu ihanet sarmalına dayanamayan ustalarımız…
Kimselerin pabucu damlara atılmaz oldu artık. Ahilik; bir varmış-bir yokmuş masallarında Kaf dağının ardındaki yerini aldı. Esnaflarımız bile anonslarla işini yürütüyor artık, hangi bankada ne kadar faiz eksiğine kredi var cinsinden. Bir zamanların orta direk kavramı, voyvoda kazığı gibi içimizden çıkmaz olmuş. Hem de esnafın temsilcilerinin eliyle bankalardan özel imzalı olarak, reklamlarla teşvik edilerek. Daha azını talep eden ve esnaf için kurulan kooperatiflerin yüzüne ise kimseler bakmaz olmuş.
Hazıra konmuşuz vesselam.
Bize ait olan hiçbir şey yok.
Hayallerimiz darmadağın, yarınlarımız ipotekli, haftaya ödenecek faturalar diz boyu ama şöyle bir arkaya dönüp baktığımızda bir arpa boyu yolumuz yok bizim.
Kimseler menfaatin ötesinde selama durmaz olmuş, merhamet denilen o ulvi duygu kayıplarda anons edilirken; biz ise halen daha mini boyu ile göbek açmanın modernleşme olduğu zannında, keyifteyiz.
Dün unutturuldu bize, tıpkı gerçek tarihimizin unutturulduğu gibi.
Farkında değil misiniz? Birileri bizim dünümüzü hafızalarımız dâhil tüm kayıtlardan silmiş, bugünü hav hav eşliğinde sehven yaşıyoruz ve ne yazıktır ki yarın ise muamma.
Gençlik bir anons eşliğinde hayal kurmaktan vaz geçip, yarınlara kayır tutarken sorarım size yıkılan hayallerimiz midir, yoksa yarınlarımız mı?
Hakan Dikmen
GÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
4 gün önceGÜNDEM
4 gün önceGÜNDEM
5 gün önceGÜNDEM
6 gün önceGÜNDEM
10 gün önce