GAZETECİLİKTE YETKİ VE ETİK KRİZİ
MESLEK DIŞINDAN GELENLER, EMEKLE GELENLERİN HAKKINI MI GÖLGEDE BIRAKIYOR?
Türkiye’de son yıllarda gazetecilik mesleği yalnızca basın özgürlüğü değil, mesleki etik, liyakat ve temsil sorunları açısından da tartışma konusu haline geldi.
Gazetecilikle ilgisi bulunmayan, hiçbir iletişim eğitimi almamış ya da haber üretiminde aktif olmayan kişilerin bazı gazeteci cemiyetleri ve derneklerinde yönetim kadrolarına getirilmesi, gerçek gazeteciler arasında ciddi rahatsızlık yarattı.
Türkiye’de gazetecilik mesleğini tanımlayan doğrudan bir (Gazetecilik )Yasası’ bulunmamakla birlikte bu alanda çerçeve oluşturan birkaç temel düzenleme vardır.
Bir iş sözleşmesine dayanarak, fikir ve sanat işlerinde çalışan, haber veya yazı yazan, haber toplayan, yorumlayan ve yayınlayan kişi
olarak tanımlar.
Yani gazeteci sayılabilmek için:
Bir basın kuruluşuyla iş ilişkisi içinde olmak,
Haber üretmek veya yayın faaliyetinde bulunmak,
Bu faaliyeti meslek edinmiş olmak,
şarttır.
Dolayısıyla gazetecilik eğitimi almamış veya bu mesleği icra etmeyen kişilerin, sadece bir dernek üyeliği veya yöneticiliği üzerinden (gazeteci) sıfatı kullanması kanunen mesleki statü oluşturmaz.
Türk Ceza Kanunu’nda (gazeteci)olmayanın gazeteci gibi davranması’ doğrudan suç olarak tanımlanmamıştır.
Ancak bu kişiler, haksız unvan kullanımı ve kamuoyunu yanıltıcı bilgi yayma’ fiillerinde bulunuyorsa farklı maddeler devreye girebilir.
TCK 158 (Nitelikli Dolandırıcılık): Bir sıfat veya unvanı haksız şekilde kullanarak menfaat sağlamak suçtur.
TCK 267 (İftira ve Gerçeğe Aykırı İsnat): Gazeteci sıfatıyla kamuya yanlış bilgi vermek, suç unsuru taşıyabilir.
TCK 301 (Devlet Kurumlarını Aşağılama) veya TCK 125 (Hakaret) gibi maddeler de gazetecilik etik sınırları dışında davranan kişilere uygulanabilir.
Yani bir kişi gazeteci
unvanını taşıyıp kamuoyu nezdinde bu sıfatla işlem yapıyorsa,
kamu görevi niteliğindeki bir mesleği taklit ettiği için, hem etik hem de hukuki sorumluluk doğar.
Türkiye’de binlerce gazeteci, yıllarını araştırmalara, saha çalışmalarına ve kamu yararına haber üretmeye adıyor.
Bu isimler; doğrulama süreçlerinden geçerek, editoryal bağımsızlığa bağlı kalarak ve kamu yararı ilkesini gözeterek çalışıyor.
Ancak son dönemde bazı gazeteci cemiyetleri veya dernekleri, basın mensubu olmayan kişileri yönetim kadrolarına dahil etmeye başladı.
Bu durum, meslek mensupları arasında temsilde liyakat ve itibar kaybı’ endişesini beraberinde getiriyor.
Gerçek gazeteciler bu tabloyu şu şekilde yorumluyor:
Bu meslek alın teriyle, saha mücadelesiyle, riskle yapılır.
Basın kartı taşımak değil, kamu yararına haber üretmektir gazetecilik.
Dernekler Kanunu’na göre gazeteci cemiyetleri özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptir ve üye kabulünde kendi tüzükleri geçerlidir.
Ancak kamuoyunda basın mensuplarını temsil iddiasında bulunan bu kurumlar, Basın Kanunu’nda tanımlı gazeteci’ kavramına uygun kişilerden oluşmak zorundadır.
Aksi takdirde,
Meslek dışından kişilerin
(gazeteci)sıfatıyla temsil edilmesi,
Devlet kurumlarıyla ilişkilerde yanlış beyan verilmesi,
Basın kartı veya akreditasyon taleplerinde usulsüzlük oluşturabilir.
Bu tür durumlarda ilgili cemiyet, hukuken sorumlu hale gelir.
Gazetecilik mesleğini icra eden kişilerin en önemli güvencesi Basın İş Kanunu ve Basın Kartı Yönetmeliğidir.
Bu belgeler, yıllarca sahada çalışan gazetecilere tanınan çalışma süresi, yıpranma hakkı ve basın kimliği gibi kazanımları içerir.
Ancak meslekle ilgisi olmayan kişilerin (gazeteci) unvanını taşıması, bu hakların kamuoyu nezdinde değer kaybetmesine yol açıyor.
Gerçek gazeteciler bu durumu emeğe gölge düşürülmesi
olarak tanımlıyor.
Gazetecilik bir tabelayla değil, kamu yararına yapılan doğru haberle ölçülür.
Her unvanın bir emeği vardır; emeği olmayan unvan, mesleğe zarar verir.
Basın Meslek İlkeleri’ne göre gazeteci;Doğruluk, tarafsızlık ve kamu yararı ilkelerine uymak zorundadır.
Gerçek dışı bilgiyi yayımlayamaz.
Haber kaynağını manipüle edemez.
Bu kurallar, etik sorumlulukla mesleki yetkinliğin birleştiği noktadır.
Bu ilkelere uymayan veya gazeteciliği kişisel çıkar aracı haline getiren kişiler, sadece mesleğin itibarını değil, toplumun doğru bilgi alma hakkını da zedelemektedir.
Gazetecilik; bir basın kartı ya da dernek üyeliğiyle kazanılan unvan değil, kamu yararına hizmet eden sorumluluk mesleğidir.
Bu sorumluluğu taşımayan kişilerin, gazetecilik adı altında temsile soyunması hem etik hem hukuki bir ihlaldir.
Gerçek gazeteciler ise bu tabloya karşı sesini yükseltiyor:
Gazetecilik, haberin peşinde koşarken yağmurda, karanlıkta, tehlikede var olur.
Masa başında unvan dağıtarak değil, halkın yanında durarak yapılır.Bu nedenle gazetecilik mesleğinde liyakat, eğitim, etik ve emek yeniden tanımlanmalı;
meslek dışından gelenlerin değil, gerçek haberin emekçileri olan gazetecilerin sesi duyulmalıdır.
GÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
5 saat önceGÜNDEM
5 saat önceGÜNDEM
6 saat önceGÜNDEM
9 saat önceGÜNDEM
2 gün önce
2
DSP TERME İLÇE BAŞKANI HÜSEYİN BOZ, ANKARA’DA BAKANLARLA VE MİLLETVEKİLLERİYLE TERMENİN GELECEĞİ İÇİN MASAYA OTURDU
5554 kez okundu
4
TERME İÇİN YENİ BİR BAŞLANGIÇ! ANAHTAR Partisi, Terme’de Güçlü Bir İsmi Göreve Getirdi: Musa Kurun İlçe Başkanı Oldu!
4709 kez okundu
5
TERME’DE ŞEFFAF YÖNETİMİN EN GÜZEL ÖRNEĞİ:
3633 kez okundu