Tuz Gölü Fayı ‘Yana Kaymıyor’, Genişliyor: Curtin Üniversitesi’nin Devrim Niteliğindeki Keşfi
Avustralyalı bilim insanları, Türkiye’nin sismik haritasını yeniden çiziyor
Türkiye, Avrasya, Arap ve Afrika levhalarının kesiştiği narin bir bölgede yer alıyor — bu da onu dünyanın en deprem riskli coğrafyalarından biri yapıyor. Ancak şimdi, Avustralya’nın Curtin Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, “Tuz Gölü Fayı” hakkında onlarca yıldır kabul görmüş bir inancı kökten sarsan bir keşif yaptı.
Bugüne kadar bu fay hattı, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu faylarıyla birlikte doğrultu atımlı (yani yatay kayma yapan) bir yapı olarak sınıflandırılıyordu. Ancak Communications Earth & Environment dergisinde yayımlanan yeni çalışma, tam tersini kanıtlıyor:
Tuz Gölü Fayı, yana kaymıyor — iki yakası birbirinden uzaklaşıyor. Yani bu fay, genişleme (extensional) doğasında.
Lav Akıntıları, Doğanın ‘Kara Kutusu’ Oldu
Araştırmacılar geleneksel sismik verilerin ötesine geçerek, Hasandağı volkanı’nın antik lav akıntılarını inceledi. Bu lavlar, milyonlarca yıl önce fay hattı boyunca yayılıp katılaşmış; sonraki depremlerle çatlamış, eğrilmiş ve yer değiştirmişti. İşte bu deformasyonlar, jeolojik zaman ölçeğinde yer kabuğunun nasıl hareket ettiğine dair bir “arşiv” oluşturmuş.
Ekibin başındaki Prof. Dr. Axel Schmitt şöyle diyor:
“Türkiye’nin fayları genellikle yanal kayma ile tanımlanır. Ancak Tuz Gölü Fayı’nın davranış biçimi farklı: burada kabuk parçalanıyor ve iki taraf uzaklaşıyor. Bu, Türkiye’de ilk kez doğrulanmış bir genişleme fayı.”
Helyum izotop tarihleme ve uydu tabanlı interferometrik radar (InSAR) verileriyle, ekip yılda yalnızca 1 milimetreye yakın, ama jeolojik olarak çok anlamlı bir açılma oranını tespit etti. Bu tür mikro-hareketler geleneksel sismik ağlarla ölçülmesi neredeyse imkânsız — ancak jeolojik zaman diliminde, 1 mm/yıl bile yüzlerce metrelik bir açıklığa yol açabilir.
Neden Bu Kadar Önemli?
Tuz Gölü Fayı, üç levhanın stres dağılımında kritik bir gevşeme bölgesi oluşturuyor. Eğer bu bölge “yakalanmış” (locked) ve periyodik olarak gerilim biriktiriyorsa — yani genişleme yavaş ve süreksiz gerçekleşiyorsa — beklenmedik, yerel çökme depremleri (normal fay tipi) riski doğabilir. Bu depremler, özellikle İç Anadolu gibi nispeten az yerleşimli bölgelerde bile altyapıya ciddi zarar verebilir.
Ekibin ortak yazarı Janet Harvey vurguluyor:
“Bu bulgu sadece Türkiye için değil, Alpler’den İran platosuna, Himalayalar’a kadar uzanan tüm Alp-Himalaya deprem kuşağı için model düzeltmeleri gerektiriyor. Deprem tehlike haritalarımız, volkanik erken uyarı sistemlerimiz — hepsi bu mekanizmayı hesaba katmalıdır.”
Sındırgı’da Da İki Bilinmeyen Fay
İlgili gelişmeler sadece Tuz Gölü ile sınırlı değil. Prof. Dr. Doğan Perinçek, Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde, MTA’nın resmî jeolojik haritalarında yer almayan iki yeni fay hattı tespit etti. Bölge, 2023’ten beri artçı depremlerle sarsılıyor.
Perinçek’e göre bölgede magmatik aktivite — yani yeryüzüne çıkmamış magma hareketleri — halen devam ediyor. Bu durum, deprem riskini yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılıyor:
“Simav bölgesindeki ‘sessizlik’, geçici olabilir. Sındırgı, 1944’te 6.1 büyüklüğünde bir deprem üretti. Jeolojik geçmişine bakıldığında, daha güçlü bir sismik olay potansiyeli taşıyor. Şu an için 5.0 civarı bir büyüklük beklenebilir — ancak bu, fayların davranışına göre değişebilir.”
GÜNDEM
9 saat önceGÜNDEM
17 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce
2
DSP TERME İLÇE BAŞKANI HÜSEYİN BOZ, ANKARA’DA BAKANLARLA VE MİLLETVEKİLLERİYLE TERMENİN GELECEĞİ İÇİN MASAYA OTURDU
5563 kez okundu
4
TERME İÇİN YENİ BİR BAŞLANGIÇ! ANAHTAR Partisi, Terme’de Güçlü Bir İsmi Göreve Getirdi: Musa Kurun İlçe Başkanı Oldu!
4722 kez okundu
5
TERME’DE ŞEFFAF YÖNETİMİN EN GÜZEL ÖRNEĞİ:
3647 kez okundu