Erdoğan, AK Parti Belediyelerini Mercek Altına Almalı ,Rant, Lüks ve Kayırmacılık Partiyi İçeriden Kemiriyor
AK Parti, 2002’den bu yana Türkiye’nin siyasi ve idari dönüşümünde merkezi rol oynadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde vesayet rejimleri sona erdi, milli egemenlik güçlendi. Ancak gelinen noktada, AK Parti’nin yerel yönetim ayağında ciddi bir deformasyon yaşanıyor. Partiye bağlı birçok belediyede artan lüks yaşam, kayırmacılık, adrese teslim ihaleler ve halktan kopuk yönetim tarzı, yalnızca kamu vicdanını değil, AK Parti’nin kendi tabanını da derinden rahatsız ediyor.
Bugün, bazı belediyelerdeki yozlaşma, artık sadece iddia olmaktan çıkmış, toplumun her kesiminden gözlemlenebilir hale gelmiştir. Belediyelerdeki bu bozulma; AK Parti’nin ilk günkü değerlerinden uzaklaşması, belediyeciliğin hizmet değil rant aracı haline gelmesi ve kamu kaynaklarının belirli zümrelere akıtılmasıyla kendini göstermektedir.
İhale Oyunları ve Rant Düzeni
AK Partili bazı belediyelerde ihalelerin şeffaflık ilkesine aykırı şekilde gerçekleştirildiği iddiaları ciddi biçimde artmış durumda. İhalelerin belirli kişi ya da şirketlere göre planlandığı, başvuru sürelerinin kısıtlanarak rekabetin engellendiği ve bazı şirketlerin sürekli kazanan konumda tutulduğu görülüyor. Belediye meclis üyeleri ile bu şirketler arasında örtülü ilişkilerin olduğu da iddialar arasında.
Bu sistematik düzenle oluşan ihale ağı, kamu yararını değil, kişisel ve çevresel zenginleşmeyi önceleyen bir yapıya dönüşmüş durumda. Şeffaflık ilkesinin tamamen ortadan kalktığı bu tabloda, halkın vergileriyle oluşan bütçeler, adeta belli çıkar çevrelerine servis ediliyor.
Liyakatsizlik ve Akraba Kayırmacılığı
Birçok belediyede liyakat ilkesi rafa kaldırılmış, görevlendirmelerde tecrübe ve bilgi değil, akrabalık ve sadakat esas alınmıştır. Belediye başkanlarının eş, dost, damat ve bacanaklarını yönetim kadrolarına taşıdığı; partiye sadakat göstermeyen ancak işinin ehli olan personelin sistem dışına itildiği sıkça duyulmaktadır.
Bu kayırmacılık sadece belediye çalışanlarını değil, kamuoyunu da derinden sarsmaktadır. Belediyelerde, teknik yeterliliğe sahip olmayan ancak siyasi bağlantısı olan kişilerin kritik görevlerde bulunması, hizmet kalitesini düşürmekte ve adalet duygusunu zedelemektedir.
Lüks ve İsraf
AK Parti belediyeciliği, bir dönem tevazu ve halkla iç içe olma ilkeleriyle tanınıyordu. Ancak son yıllarda bazı belediyelerdeki yöneticilerin lüks yaşam tercihleri kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratıyor. 5-10 milyon TL’lik makam araçları, lüks ofis mobilyaları, gösterişli açılış törenleri, protokol harcamaları ve VIP araçlarla yapılan ‘hizmet denetimleri’, halktan tamamen kopmuş bir yönetim anlayışının işaretidir.
Bu tablo karşısında, geçim sıkıntısıyla mücadele eden vatandaşın belediye başkanını lüx araçla gezerken görmesi, hem tepkiyi hem de güvensizliği artırmaktadır. Halkın yaşadığı sıkıntılar göz ardı edilirken, yöneticilerin gösterişli hayatları adeta birer ‘gösteri alanına dönüşmüştür.
Reklam Belediyeciliği ve Algı Yönetimi
Hizmet yerine algı yönetimiyle ayakta kalmaya çalışan belediyeler, büyük reklam bütçeleriyle halkı etkilemeye çalışıyor. Yapılmayan işler yapılmış gibi gösteriliyor, sosyal medya ekipleri fen işleri bütçesinden daha fazla kaynak tüketiyor. Gerçek icraat yerine algı üretme yarışı, belediyeciliği bir halk hizmeti olmaktan çıkarıyor.
Görselliğe dayalı bu yönetim biçimi, sadece yerel yönetim anlayışını değil, AK Parti’nin kurumsal duruşunu da zayıflatıyor. Vatandaş; yol, su, altyapı beklerken; billboardlarda proje tanıtımları ve sosyal medyada PR çalışmalarıyla avutuluyor.
Parti Tabanı Susmuyor
AK Parti’nin sadık seçmenleri dahi bu gidişattan memnun değil. Parti içinden ve teşkilatlardan gelen tepkiler gün geçtikçe artıyor. Seçmen, partinin ilk yıllarındaki samimiyeti, halka yakınlığı ve hizmet anlayışını özlediğini açıkça dile getiriyor. Bu bizim partimiz değil’ söylemi, artık sadece muhaliflere ait bir eleştiri değil, AK Parti seçmeninin de sessiz çığlığıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Müdahalesi Kaçınılmaz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte olduğu gibi bugün de partiyi yeniden toparlayabilecek tek iradedir. Ancak bu kez mücadele dışarıda değil, içeride verilmelidir. Parti içindeki lüks, israf, kayırmacılık ve rant düzeni temizlenmeden, hiçbir reformun etkili olması mümkün değildir.
Belediyelerde köklü bir denetim mekanizması işletilmeli, ihaleler geriye dönük incelenmeli, kamu harcamaları şeffaflaştırılmalı ve liyakatsiz atamalar iptal edilmelidir. Aksi halde AK Parti, en büyük darbeyi rakiplerinden değil, kendi içinden yiyecektir.
Tehlike İçeriden Büyüyor
AK Parti’nin başarısı, sokakta, mahallede, belediyede başlattığı halkla temas sayesinde mümkün olmuştu. Bugün ise belediyeler partinin zayıf halkasına dönüşmüş durumda. Gerçek bir iç temizlik ve yeniden yapılanma olmadan, seçmen güveni tam anlamıyla geri kazanılamaz.
Artık mesele seçim değil, dava meselesidir. Ve bu dava, sadece isimle değil, duruşla yaşatılır.
SADAKAT HABER AJANSI
CEMAL PEKER